🎇 Allah Yılanı Neden Sürüngen Yarattı

Secde7- İnsanı yaratmaya da bir çamurdan başladı.” Ancak bazı ayetlerde de nefisden, spermden, sudan yarattığını söyler. “Araf 189- O zattır ki; sizi bir tek nefisten yarattı, eşini de ondan var etti ki gönlü buna ısınsın. Nahl 4- Allah insanı bir damla sudan yarattı. Enbiya 30- Pieriskelebeklerinin, optik bilgisi gerektiren böyle birşeyi başarabilmelerinin tek nedeni vardır: Allah bu canlılara en verimli şekilde nasıl ısınabileceklerini ilham etmektedir. Şüphesiz bu kelebekler hayatlarının hiçbir döneminde fizik-optik eğitimi almamışlardır. PeygamberEfendimiz (asm) bildirmiştir ki, Allah her şeyden evvel, Kendi Nurundan, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Nûrunu yaratmıştır. Bu nur yaratıldığında ne Levh u kalem, ne Cennet, ne Cehennem, ne Melekler, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne insan vardı.5. Her şeyi bir çekirdekten yaratması Allah’ın İmdi Allah'ın bildirdiği bu hakikatlerin isimleri dünyada mevcut hakikatlerin isimleri ile aynı, fakat kendileri dünyadakilere benzemez ise, bilâkis aralarında Allah'tan başka kimsenin bilmediği farklılıklar bulunmaktaysa, Allah Teâlâ iki yaratılmış varlığın birbirinden farklı oluşundan çok daha fazla derecede Hayvanlarkonuşamazlar; bunun bir nedeni kuşkusuz seslerle. oynayamamalarıdır. Sanatlan yoktur; yine nedeni de, formlarla. oynayamamalarıdır, İnsanın oyun yeteneği, kendisi için sinir. sisteminin uyarıcılarına eşbiçimmiş gibi tepki yaratabilecek. kadar yeni imgeler hayal edebilecek, formlar düzenleyebilecek. bir güce sahiptir. Bupasaj, başka yerde Morrison tarafından "Lizard woman" ("VII", Morrison, 1970/1985, s.6), kadın ve sürüngen birliği olarak anılan yaratık tanıtıyor. Tartışma ilerledikçe bu imajın önemi belirginleşecektir. İblis Allah'tan en çok korkan ve O'na itaatte en önde bulunan "cin toplumu"nun öncülerinden birisiydi.Allah onu, kendisine olan bu "samimi itaati ve ibadeti" sebebiyleyükseltti ve başmelekler boyutuna çıkardı.O artık meleklerle beraber Allah'ı zikreden"nefis sahibi bir melek"ti ve ismi de Azaz-El'di.Yani "El"in(Allah'ın) azizi; şereflisi,değerlisi. KahveFalında Ejderha Yavrusu Görmek. Ejderha yavrusu, gelmekte olan bir felaketin habercisi sayılır ve falına bakılan kişiyi uyarır. Bu felaket kişinin hayatını karartacak, düzenini Evrende doğal sebep-sonuç ilişkileriyle ( bilimsel teorilerle ) açıklanamayacak bazı yapılar (“Gaps”) var. Sonuç: Bu yapılar doğal süreçlerin ötesinde (yani Evren’in ötesinde) bir varlığa (“God”) dayanır. Kavramı biraz araştırdım, “God of the Gaps” ilk olarak iskoç evanjelist Henry Drummond’un bir Bukavmin Kur'an-ı Kerim'de zikredilişinin sebebi, peygamberlerini yalanlayıp inkârlarına devam etmelerinden dolayı helâk edilişlerinin bir ibret vasıtası kılınmış olmasıdır. Semud kavminin başına gelenler Kur'an-ı Kerim'de ondan önceki Ad kavminin başına gelenlerle birlikte zikredilmektedir. Semud kavmi, Semud b. 6 Ayet Hayır, insan mutlaka azgınlık eder. Kellaa birkaç şekilde kullanılıyor. 1- Hayır, asla, katiyen, kesin olarak anlamlarında 2- Bilsen iyi olur, fark etse BirDNA molekülünde yaklaşık olarak 3.5 milyar nükleotid, yani 3.5 milyar harf bulunur. Bir organa ya da bir proteine ait olan DNA üzerindeki bilgiler, gen adı verilen özel bölümlerde yer alır. Örneğin göze ait bilgiler bir dizi özel gende, kalbe ait bilgiler bir dizi başka gende bulunur. vLMu. BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir İslam ve İnsan Bölümleri İslam ve İnsan YazarMesajKayıt tarihi 01/01/70Aktiflik Deneyim Saygınlık Seviye Konu Allah kainatı neden yarattı? Salı Haz. 29, 2010 848 am Allah kainatı neden yarattı?Şu kainatın ve içindeki varlıkların Sanii olan Cenabı Hak, şu kainatı çok ciddi gayeler için yaratmıştır. Kuran bunu şöyle bildirir"Biz göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları oyun olsun diye yaratmadık." Enbiya suresi, 16"Göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları boşuna yaratmadık." Sad suresi, 27"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." Zariyât 56Ayetinin ders verdiği gibi, “şuur sahiplerinin Allah’ı bilmeleri, tanımaları ve O'na ibadet etmeleridir”.Bütün varlıklar kendilerine mahsus dillerle yüce yaratıcıyı tesbih ve takdis ederler. Kendilerine tevdi edilen görevleri büyük bir zevk ve şevkle yerine getirirler. Mesela güneş bir saniye bile geri kalmadan kendine çizilen yörüngede yoluna devam eder. Irmaklar bir cuş u huruşla denizlere doğru akar. İnsanın emrine verilen hayvanlar tam bir itaatle ona hizmet eder. Ayrıca, kâinat yaratılmasaydı Allahın sıfatlarının ve isimlerin o sonsuz kemali ve güzelliği bilinmeyecekti. Bu bilgi sadece Allaha mahsus kalacaktı. Cenab-ı Hak isim ve sıfatlarının manevi güzelliklerini tecelli ettirmekle, kendi cemal ve kemalini bu eserlerinde kendisi bizzat müşahede buyurduğu gibi, melekleri, insanları ve cinleri de bu şereften, bu lütuftan hissedar etmek diledi. Mahlukatı yaratıp yaratmama hususunda Allah, İlahi tercihini yaratma şeklinde yapmış ve bu tercih mahlukat için sonsuz bir rahmet olmuştur. Yoksa, bir ismi Samed Her şey ona muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değil olan Allahın bu alemi yaratmasının, haşa!, bir ihtiyaçtan geldiği düşünülemez. Alaaddin Başar Allah kainatı neden yarattı? 1 sayfadaki 1 sayfası Similar topics» ALLAH SEVGİSİ» Allah hep bizimle» ALLAH'ın 99 İSMİ.» Allah’ın adıyla sayfa açtı ve » Allah mı demeli yoksa Tanrı mı ? Bu forumun müsaadesi varBu forumdaki mesajlara cevap veremezsinizBZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir İslam ve İnsan Bölümleri İslam ve İnsanBuraya geçin "Allah insanı niye yarattı? Niye şöyle yaptı? Niye böyle yapmadı? Niye buna gerek duydu?" gibi hepsi de aynı mantığa dayanan yüzlerce soruya kısaca cevap hazırladım. Baştan söyleyeyim "bilinmek için yarattı" tarzı, bir cevap vermeyeceğim 😃 çünkü hatanın büyüğü "neden" aramakta başlıyor. 🙂 Baştan belirteyim Bir insan, her şeyi sorgulamalıdır. "Allah var mı? Bu evrenin amacı nedir? Hangi din doğru? Yaşanan hangi islam gerçek? İnandığım hükümler İslamda var mı? Yaratılış nasıl gerçekleşiyor? Doğa kanunları nasıl çalışıyor?" tarzı her türlü konuyu sorgulamalı. Ancak olaylar "2+2 neden 4 ediyor? 5 etse olmaz mıydı? Allah çimleri neden yeşil yarattı? Dünyayı niye yuvarlak yarattı? Atta niye kanat yok? İnsanlarda neden 6 tane el yok?" tarzında yaratıcının tercihine dayalı sorulara geldiği zaman, orada "dur" demek gerekir. 🙂 Çünkü 2+2'nin 4 etmesi, çimlerin yeşil olması, dünyanın yuvarlak yaratılması, yaratıcının tamamen tercihine dayalı olaylar olduğu için neden aranmaz. Bugün Yaratıcının eylemlerine yönelik "Allah niye insanı yarattı? Niye böyle yaptı? Niye şöyle yapmadı? Böyle yapsa daha iyi olmaz mıydı? Niye 6 günde evrede evreni yarattı? Neden pat diye bir anda yaratmadı? Melekleri niye yarattı? Zaten gücü melekleri yaratmadan da bir şeyler yapmaya yetiyor, ne gerek vardı?insanları yaratmaya, imtihan etmeye ihtiyacı yoktu, bütün bu olaylara ne gerek var?" gibi pek çok soru, Allah'ın tercihine dayalı olduğu için, neden aramak mantıksızdır. Tercihe dayanan olayların bir "nedeni" olamaz. Nedeni olursa, bu tercih değil; zorunluluk olur. 🙂 Bir ressama "bu resmi niye böyle yaptın? Şu şekilde yapsaydın?" gibi tercihine yönelik sorular sorulmaz. Kalem de kağıtta onundur, istediği gibi yapabilir. Eğer yaratıcının her eylemine bir neden arayacak olursak, karşımıza şu şekilde bir diyalog çıkmaktadır Soru "Allah niye bunu böyle yaptı?" Cevap " Şu nedenden dolayı öyle yaptı" Soru "Allah o nedeni yok etmeye gücü yetmiyor muydu?" Cevap "Gücü yetiyordu, ama başka bir nedenden dolayı böyle olması gerekiyordu" Soru "neden öyle olması gerekiyor?Allah o nedeni yok edemez miydi?" Bu tipte bir diyalog, eninde sonunda "Tercihi böyleydi" olacaktır. Örneğin bir müslüman "İslamda oruç var mıdır?" diye sorgulayabilir. Evet, oruç gibi İslamdaki emirlerin faydalı olduğunu da öğrenebilir. Mesela Tıp alanında uzman olan Dr. Aidin Sâlih, kanser dahil olmak üzere pek çok hastalığı oruçla tedavi etmektedir. Buradan orucun hikmetini anlayabiliriz. Ancak yinede yaratıcının tercihini sorgulayacak olursak "oruç dışında bir tedavi yöntemi olamaz mı?" sorusu meydana gelir. 🙂 Bundan dolayı yaratıcının tercihine neden aranmaz, nedenler sadece bizi kapsar, ilk neden olan yaratıcıyı değil. Bu tip sorulara halen bir "neden" aramanın mantıklı olduğunu düşünenlerin şunu düşünmesi gerekmektedir yaratıcının sonsuz sayıda tercih hakkı olduğunu biliriz. Örneğin bir konuda "A" seçeneğini tercih etse, akla "neden B, C ve diğer seçeneklerini tercih etmedi?" sorusu gelir. Eğer "B" seçeneğini tercih etse "neden A, C ve diğer seçeneklerini tercih etmedi?" sorusu akla gelir. Bu yüzden neden aramak yerine, bunun "tercih" olduğunu bilmek yeterli olacaktır. “Yerler ve göklerin altı günde yaratılmasının hikmeti nedir? Bu altı günün mahiyeti nasıldır, bizim günlerimizle bir farkı var mıdır?” Prof. Dr. Ömer Çelik açıklıyor. KAİNAT KAÇ GÜNDE YARATILDI? Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa istivâ eden; gündüzü, kendisini süratle kovalayan geceyle bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdiren Allah’tır. Bilin ki yaratma da, emir ve idâre yetkisi de yalnız O’na aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir.” Araf Suresi, 54 Bize göre “gün” 24 saatlik bir vakit diliminden ibarettir. Fakat Allah katında gün bizim hesap ettiğimiz 24 saatten ibaret değildir. Kur’ân-ı Kerîm’in verdiği bilgilere göre Allah katında bizim hesap ettiğimiz bin seneye Secde 32/5, elli bin seneye Meâric 70/4 denk günler olduğu gibi, “Allah, sayısız isim ve sıfatlarıyla her an sınırsız tecellî ve yaratma hâlindedir.” Rahmân 55/29 âyetinde “gün”, tek bir ân mânasında kullanılmıştır. Buna göre Rabbimizin ölçülerine göre gün, duruma göre değişen ve miktarını ancak kendisinin bilebileceği bir zaman sürecidir. Göklerin ve yerin altı günde yaratılması da, yine süresini ancak Allah’ın bilebileceği altı devir, ilmî çalışmaların verdiği bilgiye dayanarak söylersek altı jeolojik devirde yaratılması anlamını taşır. Nitekim günümüzde bu alanda gerçekleştirilen bilimsel araştırmalar, kâinatın, süresi milyar yıllarla ifade edilen çok uzun devirler içinde yaratıldığını söylemektedir. Cenâb-ı Hak, gökleri ve yeri yarattıktan sonra “arşa istivâ etmiştir.” اَلْعَرْشُ arş yüksek bir mekân, eve nispetle tavan, tavana nispetle çatı, çadır ve çatı gibi yükselen ve gölge veren şeyler mânasına gelir. Bu mânalardan hareketle arş, hükümdarların oturduğu taht ve bu tahtın gereği olan kuvvet, hakimiyet ve saltanat mânasında da kullanılmıştır. اَلإسْتِوَاءُ istivâ ise oturmak, kurulmak, yerleşmek, yönetmek, idare etmek demektir. Allah’ın arşa istivâsını fizikî ve cismânî olarak düşünmek mümkün olamaz. Dolayısıyla bu ifade, bütün varlıkların üstünde ve ötesinde sonsuz yüceliğe sahip, mutlak hâkim olan Allah’ın, kâinata ve kâinatta bulunan her şeye hükmetmesi, onları en mükemmel şekilde düzenleyip yönetmesi mânasındadır. Bunun temsilî bir ifade olduğunu düşünürsek, hükümdarlar tahta oturup ülkelerini yönettikleri gibi, mâhiyetini sadece kendisinin bileceği bir şekilde Rabbimiz de tahtına oturup bütün kâinatı yönetmekte, sevk ve idâre etmektedir. Bunun açık delillerinden biri geceyi gündüzün üzerine örtmesi; gecenin gündüzü süratle takip etmesi ve ona yetişmeye çalışmasıdır. Bir başka açık delil de güneşi, ayı ve yıldızları yaratıp emrine boyun eğdirmiş olmasıdır. Âyetin “Yaratma da, emir ve idâre yetkisi de yalnız O’na aittir.” Arâf 7/54 kısmı pek derin mânalar ifade eder Maddesiyle, mânasıyla bütün varlıkları yaratan ve onlarla ilgili her türlü emri veren Allah’tır. Bütün kâinat O’nun yaratığı; bunların yaratılması, varlıklarının devam ettirilmesi ve yönetilmesiyle ilgili kanunlar da O’nun emridir. Madde ve mâna, beden ve ruh, mülkiyet ve tasarruf hep Allah’ın eseri ve düzenlemesi olup, O’nun mükemmel ilmi, hür iradesi ve nihâyetsiz kudretiyle ortaya çıkıp varlıklarını devam ettirmektedirler. İşte bu muazzam işleri gerçekleştiren ve âlemlerin Rabbi olan Allah pek yücedir. اَلْبَرَكَةُ bereket kelimesinde büyüklük, yücelik, süreklilik ve sağlamlıkla birlikte büyüme, artma ve gelişme mânaları vardır. Bunlara ilâve olarak iyilik ve refah mânalarını da taşır. Buna göre âyet, “Allah’ın iyilik, ihsân, ikram ve faziletleri nihâyetsizdir. O’nun hayrı her yere ulaşır. O, hudûdu olmayan yüce bir makam ve mevki sahibidir. Üstelik, O’nun iyilikleri ve faziletleri için bir bozulma veya eksilme sözkonusu değildir, sürekli ve sabittir. İnsanı yaratan ve onu kullukla sorumlu tutan da O’dur.” Dolayısıyla insan Rabbini en iyi şekilde tanımaya çalışacak, O’nun emrini her şeyin üstünde tutacak ve var gücüyle kulluğunun gereğini yerine getirmeye gayret gösterecektir. Bunu başarmak için de acziyetini fark edip Rabbine yalvaracaktır Sizi imtihan edip hanginizin daha güzel amel işleyeceğini ortaya çıkarmak için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Arşı ise daha önce su üzerinde idi. Buna rağmen şayet “Siz öldükten sonra kesinlikle diriltileceksiniz” diyecek olsan, inkâra saplananlar muhakkak “Bu düpedüz bir büyüden başka bir şey değil” derler. Hud Suresi, 7 “Allah’ın arşınının su üzerinde olması” meselesi zaman, su ve arş kavramları açısından incelendiğinde, bundan farklı yorumlar çıkarılabilmektedir Eğer âyette kastedilen zaman kâinatın yaratılışından önce ise, o takdirde “su” kelimesinin burada bir istiareden ibaret olduğunu ve arş gibi onun da gerçek niteliğini bilemeyeceğimizi kabul etmemiz gerekir. Kâinatın ilk yaratılma aşamalarında ise, bizim dünyamızın “su” kavramına oldukça yaklaşmış oluruz. Çünkü bugün bilim dünyasının ortak kanaati hâline gelmiş ve oldukça ciddi kanıtlarla desteklenen teoriler, kâinatın sıfır hacim ve sonsuz yoğunlukta, trilyonlarca derece sıcaklıkta bir kozmik çorbadan yaratılmış olduğu ve daha sonra da adım adım atom parçacıklarının inşa edildiği yönündedir. Buna göre kâinatın ilk dönemlerinde, madde bütünüyle hidrojen çekirdeklerinden ibaretti ki, hâlen de kâinattaki maddenin dörtte üçünün hidrojenden ibaret olduğu hesaplanmaktadır. Hidrojen ise suyun hammaddesidir; kelimenin kökü “su”dan gelmekte ve hidrojen adı da “suyu doğuran” anlamını taşımaktadır. Bu açıdan yaklaşıldığında, kâinatın uzun çağlar boyunca ağırlıklı olarak hidrojen üzerinde tecelli eden ilâhî irade ile şekillendiğini ve suyun hammaddesi ile göklerin ve yerin yaratılarak bugünkü hâlini aldığını söyleyebiliriz. Eğer âyetteki ibâre “yerin yaratıldığı” zamana işaret ediyorsa, bu defa, bizim bildiğimiz suya iyice yaklaşmış oluruz. Her üç halde de suyun yaratılış için taşıdığı önem âşikârdır. “Arş” kelimesine gelince, Allah’ın kudret ve hâkimiyetini ifade etmesi itibariyle bu kelimenin su ile ilişkisi de açıktır. Çünkü Allah’ın ilim, irade, kudret ve rahmetinin eserleri, bütün ihtişamıyla, hayat üzerinde kendilerini göstermektedir ve hayatta suya bağlıdır. Nitekim Enbiyâ sûresi 30. âyette buna açıkça işarette bulunulmuştur. Kandemir ve diğerleri, Meâl, I, 750-751 Arşın, suyun, göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin yaratılma maksadı, akılla donatılıp sorumlu kılınan insanı imtihan etmek ve bunlar içinde en güzel amel işleyenleri seçip ortaya çıkarmaktır. Efendimiz’in beyânıyla “Hangisinin akılca en güzel, Allah’ın haram kıldığı şeylerden sakınmada en müttaki, O’nun taatine koşmada en süratli olduğunu belirlemektir.” Suyûti, ed-Dürrü’l-Mensûr, IV, 404 GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASINDA ALTI GÜNDEN MAKSAT NEDİR? “O Allah ki, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi altı günde yarattı, sonra da arş üzerine istivâ etti. Sizin O’ndan başka ne bir dostunuz ne de bir şefaatçiniz vardır. Hâlâ düşünüp ders ve öğüt almayacak mısınız?” Secde Suresi, 4 “Altı gün”den maksat, süresini akılla idrâk etmemiz mümkün olmayan altı uzun zaman dilimidir. Gökler, yer ve onlarda bulunan varlıkların yaratılması bu uzun zaman dilimleri içinde gerçekleşmiştir. Cenâb-ı Hak, kâinatın yaratılışını tamamladıktan sonra arşa istivâ etmiş yani varlıkları kendi hâline bırakmayıp, onların saltanat, hâkimiyet, tedbir ve tasarrufunu kudret elinde tutmuştur. Her şey O’nun kudret ve iradesine bağlı olduğu ve ancak O’nun izni ile hareket ettiği için, gerçek mânada bizim için Allah’ın dışında bir dostun veya bir şefaatçinin olması imkân dışıdır. Kaynak Prof. Dr. Ömer Çelik, Hakk’ın Daveti Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Soru Tanrı insanı neden yarattı? Hiç bir şeye ihtiyaç duymayan, hiç bir eksiklik taşımayan bir tanrı varsa, neden insanı ve kainatı yaratma gereği duydu? Kendisine kulluk ve ibadet için varlıklar yaratmak, kendi san’atını göstermek istemek bir nevi ihtiyaç değil midir? 3 Soru 3 Sır isimi ana yazı ve diğer sorular için tıkla Cevaba geçmeden önce, insanların bu konuda kafalarının ne kadar karışık olduğunu ve tatmin edici olmayan cevaplar nedeniyle dinden ne kadar uzaklaştıklarını göstermek amacıyla aşağıdaki başlığın okunmasını tavsiye ediyorum Görüleceği üzere, insanlar verilen ilk cevabı yeterli bulmuyor. Bu cevabı bir nevi tanrının yalnız, eksik veya egoist olmasına bağlıyor ki, bu da tanrı kavramıyla çelişiyor. Bu soruyu düşünmüş, sormuş ve cevabı bulamamış o kadar kişi var ki.. Özellikle bir kişinin yorumunu koymak istedim buraya. Aslında çoğu insanın durumunu özetliyor Cevap Önce şunu belirtmek gerek. Bu sorular öyle küçük sorular olmadığı için, cevapları da haliyle hap gibi değil. Azıcık zahmete girip okumak ve hatta biraz düşünmek gerekiyor. O yüzden soruyu alt sorulara ve cevaplara böldüm. Her aşamasında, asıl sorunun farklı bir detayına cevap bulmak mümkün. En sonunda ise sorunun cevabı olan sır var. Cevapların, karmaşık anlatımlar veya Arapça tabirler içermemesine özen gösterdim ki anlaşılır olsun.. Ayrıca sıkıcı olmaması için çok kısa tutmaya çalıştım. Tüm maddeler okununca tatmin edici olacağını düşünüyorum. Not Bu soruya verilecek cevap, tabii ki öncelikle Allah’ın var olduğunu ve tüm kainatı ve içindekileri yaratan mutlak kudret sahibi olduğunu kabule dayanıyor. Eğer, yaratıcı var mı? gibi bir soru sorulacaksa, bunun da cevabı var. Ancak şu anki konumuz bu değil. Ayrıca cevapların kopyala, yapıştır olmadığını da belirtmek gerek. İşte ana soruya bağlı alt sorular ve cevapları. Lütfen madde madde üzerine düşünerek ilerleyin. Çünkü yazı çok uzamasın diye ben kısa tutmaya çalıştım. İlk okuyuşta bazı boşluklar kalabilir, düşündüğünüzde bu soru işaretlerinin gideceğini ümit ediyorum. 1- Allah’ın insana ihtiyacı var mı? Bunu anlamak için kainata bakmak yeterli. Dünya üzerinde insan olmasaydı ne eksik olurdu? Ya da şu açıdan bakabiliriz, tüm kainatı en ince ayrıntısına ve kuralına göre yaratma kudretine sahip bir varlığın, insan gibi aciz bir varlığa ihtiyacı olabilir mi? Bizim yaptıklarımızın, ne Allah’ı tamamlaması, ne eksiltmesi mümkün. Bu şüphe götürmez bir gerçek. İhtiyaç, bir tamamlanmaya muhtaç durumu ifade eder ve dışarıdan bir kaynak ile giderilir. Örneğin, insanın havaya ihtiyacı vardır, yaşam için güneşe ihtiyaç vardır, mutluluk için sevgiye ihtiyaç vardır gibi.. Allah’ta her potansiyel içkindir. O bir tamamlamaya muhtaç olmayandır. Allah, insan olmasa da Allah’tır. Kendi gücüyle bir canlı meydana getirebilen bir varlığın, yoktan var ettiği bir varlığa ihtiyaç duyması mümkün olamaz. 2- Kur’an’a göre Allah insanı neden yarattı? Kur’an’da Allah Cin ve insanları ancak, beni bilip itaat, ibadet etmeleri için yarattım. [Zariyat 56] buyuruyor. Buradaki ibadet, namaz, oruç gibi ibadetler değil. Allah’ı bulmak, bilmek, tanımak anlamında. Yani Allah bilinmek, keşfedilmek istediğini burada belirtiyor. Buradaki kulluk etme, Allah için değil insan için gereklidir. Nasıl ki, hastanın ilaçlarının içmemesi doktora değil hastaya zarar verir. Aynen o şekilde, insanın var olmamasının ya da var olup kulluk etmemesinin Allah’a bir zararı ya da faydası yoktur. Peki neden kulluk etmesi için insanları yaratsın? Oraya geliyorum.. 3- İbadet için melekler ve diğer varlıklar yok muydu? İnsana neden gerek var? Evet melekler var. Ancak melekler seçim hakkı olmayan varlıklar. Allah, ayırt etme becerisi olan, özgür iradeye sahip varlıklar yaratmayı murat etti. Böylelikle, onların akıllarıyla kendisini bulmalarını, bilmelerini istedi. Aslında bu açıdan bakıldığında, Allah beni neden yarattı sorusunu sorabilmek bile başlı başına bir yüceliktir. Bu soruyu melek soramıyor, güneş soramıyor, koyun soramıyor. İnsan ise kendisine verilen akıl ile bunu sorabiliyor. İnsanın aklını kullanması ve seçme hakkına sahip olması, iyice düşünüldüğünde, inanılmaz derecede büyük bir payedir. 4-İnsan yaratılmayı istedi mi ki? İnsanın yaratılması, Allah için değil, insan için bir şereftir. Herkes var olmayı yok olmaya tercih eder. Bazı insanların ölümü istediklerini görebilirsiniz. Ancak, bunlar var olmayı istememek değil, yaşamayı istememek ya da buna dayanamamaktır. Hiç olmayı, yok olmayı kimse istemez. Kaldı ki, bana sormadan beni niye yarattı diyen hiç kimsenin şimdiye kadar yaşamaktan geri durduğu da görülmemiştir. Hava almaya, yemeye içmeye, zevk almaya devam eder..Demek ki var olmak yok olmaya göre daha güzel. Ayrıca, Allah sonsuz kudret sahibidir. Yaptıklarından hesap sorulmayandır. Her insan onun mülküdür. Mülk sahibi mülkünde istediği tasarrufu yapar. İnsan, varlığını tamamen Allah’a borçluyken, neden bana sormadın deme hakkına nasıl sahip olabilir ki? Bu soru kendi içinde anlamsızdır. Zira, yarattığına bunu soran bir varlık, mutlak güç sahibi bir varlık olamaz. Hem soracak olsa bile, bunun için önce yaratmış olması gerekirdi !! Bu konuda daha geniş cevap için tıklayın 5- Allah neden bilinmek istesin ki? Çoğu kaynakta şu şekillerde cevaba rastlayabilirsiniz “Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi – kendine mahsus bir şekilde – görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istedi“. “Başkasından kasıt olarak en önemli unsur burada insandır. Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor. Nasıl ki, her cemal güzellik sahibi, cemalini görmek ve göstermek ister. Bir ressam, bir heykeltıraş düşünün, çok harika bir eser yapmış. Bunu önce kendisi görmek ve sonra başkalarına da göstermek ister. Sonsuz güzellik sahibi olan Allah da bu eşsiz eserlerini yıldızları, gezegenleri, hayvanları, dağları, her şeyi hem müşahede etmek insan gibi değil, kendine mahsus şekilde hem de göstermek istedi. İnsan da bunun için yaratıldı.” Bu cevap kısmen izah edici görünse de tam olarak sorumuzu cevaplıyormuş gibi gelmiyor, hatta sorunlu geliyor ve bir sonraki soruyu sormamıza neden oluyor. Not Bu ve bir sonraki maddedeki izahları sanki ben Allah’ın insanı neden yarattığına bir cevap olarak sunuyormuşum gibi düşünen arkadaşlar olduğu için bir not ekleme ihtiyacı hissettim. Bu ve bir sonraki maddede anlatılanlar benim cevap olarak sunduğum şeyler değil, bu sorunun cevabı olarak bazı kaynaklarda bulacağınız ifadeler. Dikkat ederseniz zaten ben bu izahları yeterli görmediğim için 7. ve 8. maddeye geçiyorum. Bu izahları yazıya dahil etmemin nedeni bunların insanların karşısına çıkan cevaplar olması ancak cevapların eksik oluşuna vurgu yapma ihtiyacıdır. Özetle 5. ve 6. maddedeki ifadeler benim nihai cevabım olarak değil, asıl cevaba giderken üzerinden geçilmesi, değinilmesi gereken sorgulama adımlarından bazıları olarak ele alınmalıdır. 6- Cemalini görmek ve göstermek istemek insana özgü bir istek değil mi? İnsanın içinde bulunan bu isteği, insana veren de Allah olduğu düşünülürse, Allah’ın bunu dilemesi mantıklı bulunabilir diye cevaplar veriliyor. İnsan Allah’ın nurundan yaratılan bir varlıktır. Secde,9 Eşyaya isim verebilmek bile insana cinlere de mahsus bir özelliktir. Başka hiç bir varlıkta bu yoktur. Kısacası, insanın içindeki bazı özelliklerin Allah’ın özelliklerine benzemesi düşünülebilir. Ancak bu insanın tamamen Allah’a benzemesi şeklinde değil, çok çok küçük derecede iz kaydının insanda olması gibi anlaşılabilir. Aksi halde, insanın övünmek, hava atmak için yaptığı bir davranışı dikkate alarak, Allah’ın da kendini göstermek, ispat etmek gibi bir mantıkta yarattığını söylemek doğru olmaz. Bu maddede verilen cevap da insanı tatmin etmiyor hatta belki daha fazla kafa karıştırıyor. Ben de bu tür cevaplara rast gelmiş biri olarak bunları yeterli görmediğim için sonraki soruyu sorma ihtiyacı hissettim. 7- Allah’ın insan gibi istekler taşımaması gerekmez mi? Bu kısım sorunun bel kemiğini oluşturuyor. Buraya dikkat! Allah insanı, bir ispat, övünme gibi insana özgü bir istekle yaratmıyor. Şuunatının Allah’a has bir keyfiyet, kabiliyet, özellik olarak düşünebilirsiniz tecellisi belirme, görünme, ortaya çıkma, zuhur etme için yapıyor. Bunu anlamak için önce Allah’ın sıfatlarını bilmek gerek. Allah’ın çok sayıda ismi var. Örneğin, Halik yoktan yaratan, Mukit rızık veren, Gafur Günahları bağışlayan, Kadir Sonsuz kudret sahibi olan, Rahman yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden gibi. Bu isimler, Allah hiç bir şey yaratmamış olsa bile Allah’ın zatında taşıdığı özelliklerdir. Dileseydi Allah hiç bi’şey yaratmamış olurdu, insan da, kainat da olmazdı. Bu soruları da sormamış olurduk. Allah yine Allah olurdu. Peki bu isimlerin Allah’ın insanı neden yarattığı ile ne ilişkisi var? Buradaki ilişki şu. Allah’ın taşıdığı her özellik, bu özelliğin tecellisini doğurur. Yani, Allah zatında yaratma gücüne muktedir ise, bu gücün tecellisi olarak sonsuz güzellikte varlıklar yaratması gerekirdi ki, bu güç potansiyel olarak kalmasın. Allah gafur ve rahimdir, bu özelliklerin tecellisi, insan gibi günah işleyen ve tövbe eden varlıklar gerektiriyor ki sıfatlar tecelli etsin, hayat bulsun. Allah rabtır, rezzaktır. Koruyan, doyuran, gözetendir. Kainattaki, her canlıyı, doyuran, yaşatan, besleyen O’dur. Bu sıfatın vücut bulması kainatın yaratılmasını mümkün kılıyor. Allah’ın diğer birçok ismini de bu şekilde düşünerek örnekleri çoğaltabilirsiniz. Özet olarak, Allah’ın taşıdığı sıfatların tecelli edip vücut bulması Allah’ın kainatı ve insanı yaratmasıyla olmuştur diyebiliriz. Allah insanı yaratmasının nedeni, Allah’ın zatında taşıdığı özelliklerin bunu gerektirmesidir. Not Buradaki gerektirme, mecbur olma anlamında bir gereklilik değil, potansiyele sahip olmanın sonucu olma olarak anlaşılmalıdır. Örneğin Zihin akıl ya da beyin diye de düşünebiliriz potansiyel olarak düşünme yetisine sahiptir. Yani akıl sahibi olmanın gereği düşünmektir diyebiliriz ya da akıl sahibi olmak düşünmeyi gerektirir diyebiliriz. İnsan, örneğin sahip olduğu zihin ile Mars gezegeni hakkında düşünebilir. Mars gezegeni hakkında düşünmek insan için bir mecburiyet ya da bir ihtiyaç değildir. İnsan kendi isteği ile Mars gezegeni hakkında düşünmektedir. Mars gezegenini düşünmemesi, insan için bir eksiklik de olmaz. Benzer şekilde, Allah, taşıdığı sıfatların gereği olarak kainatı ve insanı yaratmıştır. Allah’ın insanı yaratması bir mecburiyet veya ihtiyaç değildir. Veyahut, Allah’ın insanı yaratmaması Allah için bir eksiklik de olmazdı. 8- Allah’ın yaratmasının hikmeti nedir? İlk 7 cevabın soruya tatmin edici bir cevap verdiğini düşünüyorum. Yalnız şunu belirtmem gerek. Allah insanı neden yarattı sorusunun, biri insana bakan, biri de Allah’a bakan 2 ayrı yönü var. İlk 7 maddede ve özellikle 7. maddede, sorunun insana bakan yönü ele alındı. 8. maddede ise bu konunun Allah’a bakan yönüne değinmeye çalışacağım. Yalnız bu derin bir konu olduğundan çok özet geçeceğim. Zira biraz üzerine düşünmeyi gerektiren bir husus. Allah’ın yaratmasını, insanın bir şeye ihtiyaç duyması gibi düşünmemek gerekir. Allah’ın yaratması ihtiyaçtan değil, iradesinden kaynaklanmaktadır. Allah bu kudrete sahiptir ve bunu murat etmiştir. Yani yaratmasının hikmetini aramak bir nevi anlamsızdır. Çünkü, en başta, yaratılışın hikmeti değil, hikmetin yaratılışı vardır. Yani, yaratılış için hikmeti Allah’a gerekli kılmak geçersizdir. Yani, nedensellik ilkesi insan için geçerli bir kavramdır. Allah’a nedensellik ilkesini dayatamayız. Dolayısıyla, onun insanı yaratması, nedenselliğin yaratılmasından önce gelir. Bu durumda, neden sorusunu Allah’a yöneltmek anlamsızlaşır. Biz bakan yönüyle neden sorusunu sorup cevap arayabiliriz yukarıda bunlar açıklandı ama Allah için durum aynı şekilde değil. Allah’ın insanı, kainatı ve diğer her şeyi yaratmasındaki mananın özeti, Mutlak İrade sırrında gizlidir. Eğer Allah’ın yaratmasını tesir altına alacak herhangi bir faktör olsaydı, Allah mutlak irade sahibi olmamış olurdu. Diyebiliriz ki, Allah, –insana bakan yönüyle– sıfatlarının gereği/sonucu olarak 7. madde ve –kendisine bakan yönüyle– Mutlak iradesiyle bunu dilediği için 8. madde kainatı ve insanı yaratmıştır. Bu soru neden kafa karıştırıcı? Bu soruyu düşünmede en temel handikap, ALLAH kavramını tam bilememekten kaynaklanıyor. Sağdan soldan duyma bilgilerle Allahı idrak etmeye çalıştığımızdan, O’nu insan gibi sınırlı olarak düşünmeye çalışıyoruz. Şu halde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?, Nahl, 17 Halbuki Allah’ı düşünürken tüm sınırların ötesine geçerek düşünmek gerekir. Çünkü Allah, varlığı kendinden olandır. Mantık da, madde de, mana da o var olduğu için vardır. O yüzden, Allah’ı tanımaya çalışırken, insani değerleri kullanmak, cetvelle yıldızlar arası mesafeleri ölçmeye kalkmak gibidir. Bu noktada çoğu kişi, fazla düşünme anlamazsın, bizim aklımız ona yetmez gibi noktalara gelmiştir. Hayır. Düşünmek ve anlamak gerekir. Yaratılış amacımız budur. İnsan, Allah’ın verdiği akılla Allah’ı tanıyıp, anlayabilir. Elbette bu tanıma, insana yetecek sınırlılıktadır. *-* İnsan açısından Allah bana sormadan beni neden yarattı diye de sorulabilir. Yukarıda da ifade ettiğim üzere bu soru ayrı bir soru olup cevabı için BURAYA bakabilirsiniz. Bu cevap, üç sorudan birincisi içindi. Diğer 2 soruya verilen cevaplar için aşağıdaki linke gidebilirsiniz. Tam ve bütüncül anlama ulaşmak için, bu üç soru birlikte değerlendirilmeli. 3 Soru ve 3 Sır yazısına ulaşmak için tıkla Umarım cevaplar tatmin edicidir. Cevap yeterli gelmediyse ya da ilave sorularınız varsa lütfen yorum kısmında belirtin. Gökhan

allah yılanı neden sürüngen yarattı